Tadı Damağımda Kalan Bir Sohbet

Geçen hafta (3 Ağustos 2012, Cuma) Madison Türk-Amerikan Kültür Derneği’nin artık gelenekselleşmiş Türk iftarına katıldık. Böyle programlar ile Madison’da yaşayan Türkler biraraya geliyor, iş-güç, okul, doktora deyip bir birbini göremeyenler, görüşme ve sohbet etme fırsatı buluyor.

Kemal Karpat 8 Şubat 2009 - Madison, Wisconsin

Kemal Karpat
Madison, Wisconsin – 8 Şubat 2009

Ben de Kemal Karpat Hoca’nın da içinde bulunduğu bir sohbet halkasına katıldım. Ne konuşulur böyle arasıra bir araya gelmelerde? Hal hatır sorma, iş-güç, havalar ve konu dönüp dolaşır Türkiye’ye gelir. Türkiye vatanımız, Türkiye hasret çektiğimiz. En son kim Türkiye’ye gitmişse ona “Ne var ne yok Türkiye’de?” diye sorulur. Türkiye’nin Londra 2012 Olimpiyatları’ndaki başarısızlığından konuştuk biraz. Kemal Hoca’yı tanıyanlar bilir; Türkiye ile alâkalı her konuya ilgi gösterir.

Kemal Hoca’ya halini hatırını sordum. Koca çınar, Dağı Delen Irmak maşallahı var. Kemal Hoca 89 yaşında, seneye inşallah 90 yaşını beraber kutlayacağız. Kemal Hoca ile konuşmayı seviyorum, oldum olası ihtiyar insanlarla konuşmayı sevmişimdir. Bana hep onlar ansızın sırlı bir kelâm edeceklermiş gibi gelir. Kemal Hoca ile sohbet etmek benim için gerçekten büyük mutluluk. Hani bazen insan bulamaz ya kuru kalabalıklar arasında konuşacak birisini, ben Kemal Hoca ile sohbet etme imkânı bulduğumda yitiğini bulmuş gibi çok seviniyorum.

Kemal Hoca hep üretir, hiç durmaz. Mutlaka projeleri, takip ettiği işleri vardır. İnsan sırf ilham almak için Kemal Hoca ile konuşsa yeter!

Şu sıralar “International Journal of Turkish Studies” dergisi ile uğraşıyormuş. Biraz dert yandı, dergi işinin çok külfetli olduğunu söyledi. Çok zaman alıyormuş. Gelen makaleleri inceliyormuş, bazılarından memnun olmasa da kabul etmek zorunda kaldığını söyledi. İşin büyük yükü Deniz Balgamış’ın üzerine kalıyormuş, kendisine çok müteşekkir olduğunu söyledi. Kemal Hoca’da eskilerde görebileceğiniz bir kibarlık, asalet, saygı duyacağınız bir hal vardır. Şimdilerde nadirattan bulunur, yitiğimiz haller.

Birisi Fuat Köprülü hakkında yazacakları bir kitap için yazı istemiş. Yapamam demiş ama sonra kabul etmiş. Tabii yazıya başlayınca diyor insan en iyisini yapmak istiyor, Kemal Hoca öyledir. Fuat Köprülü hakkında yazdığı yazı onu almış başka yerlere götürmüş. Fuat Köprülü’nün ailesinden Osmanlı’da vezirlik yapmış Köprülü ailesinden bahsetti. Osmanlı’da biz hep padişahları biliriz ama Osmanlı’ya damgasını vurmuş ve idare eden devlet adamları vardır dedi ve ekledi: İki aile vardır. Bir Çandarlı ve bir de Köprülü ailesi. Onlar başka adamlardı diye ekliyor. Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’dan başlıyarak bize Çandarlı ailesini anlattı. Ve Osmanlı tarihindeki dramatik hikâyelerden birini Çandarlı Halil Paşa’yı anlattı. Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra kendisini idam ettirmesinin yanlış olduğunu, Fatih’in çok büyük yanlış yaptığını söyledi. Sonra Köprülü ailesinden bahsetti. Fuat Köprülü’nün büyük bir adam olduğunu söyledi, nasıl titiz çalıştığından bahsetti. Kendisini tanıyıp tanımadığını sordum. Tabii dedi o benden 30 yaş büyüktü (tam olarak 33 yaş). Mağrur adamdı, öyle bir kendini beğenmişliği vardı. Aslen edebiyatçı ama çok değerli tarih çalışmaları ile bilinir diye ekledi.

Kemal Karpat Hoca ile fırsatını bulunca konuşmak büyük zevk.  Ben onda muhatabını bulamamış adamların ızdırabını görürüm. İşte böyle iftar sonrası damağımda tadı kalan kısa bir sohbet oldu. Bazen diyorum Kemal Hoca beni talebeliğine kabul etse, ama işte ne edersin bizde ne akademik bir ünvan, ne doktora!